Kişinin ruhsal ve bedensel varlığını sarsan, inciten, yaralayan her türlü olaya travma denir. Travma sonrası stres bozukluğu kişiyi aşırı korkutan, dehşet içinde bırakan, çaresizlik yaratan, çoğu kez olağan dışı ve beklenmedik bir şekilde gerçekleşen olayların tetiklediği bir ruh sağlığı durumudur.
Örneğin travma nedenleri veya ağır stres yaratabilecek durumlar:
- ölüm acısı
- yoksunluk sendromu
- aşk acısı, bunalım ve kendine zarar verme düşünceleri
- intihar düşüncelerinde
- yaşlılk ve yaşlılık psikolojisi
- yalnızlık korkusu, yaşlı yakınları, empatik yaklaşım
- ayrılık
- boşanma
- hastalık
- iflas
- doğal afetler
- yangın
- soygun
- tecavüz
- işkence
Travma sonrasıstres bozukluğu yaşanabilinir. Kişi, travmatik olayla ilgili anıları rahatsız edici biçimde sık sık hatırlar ve olayı hatırlatan etkenler karşısında yoğun psikolojik sıkıntı duyar. Travmayla ilgili konuşmaktan, travmayla ilişkili mekanlara gitmekten, travmayı hatırlatan uyaranlardan kaçınır. Fiziksel Tepkiler Normal stres tepkileri, vücudumuzda sempatik ve parasempatik sinir sisteminden ortaya çıkar. Sempatik sinir sistemi tehlike algılandığı anda devreye girer. Bedeni tehlikeli durumdan kaçmaya veya tehlikeyle savaşmaya hazırlar. Bunun sonucunda, kalp atışları ve nefes alıp verme hızlanır, terleme görülür, sindirim sisteminde hareketlenme olur, kaslarda gerginlik, yorgunluk, vücudun değişik yerlerinde ağrı, mide bulantısı oluşur. Tehlike ortadan kalktıktan sonra ise parasempatik sinir sistemi devreye girer; sempatik sistemin vücutta ortaya çıkardığı değişiklikleri geri dönüştürür ve beden aktivitelerinin normale dönmesini sağlar. Duygusal tepkiler Psikolojik travma durumunda yoğun stres sonucu ortaya çıkan duygusal tepkiler eğer ilk iki hafta gözleniyorsa normal karşılanmalıdır. İlk 1-2 haftadan sonra eğer bu duygular varlıklarını ve yoğunluklarını korurlarsa bu, muhtemel bir psikolojik soruna işaret edebilir. Olaya dair sıkıntı veren anıların gün içerinde zihinde canlanmas, anımsatıcılardan kaçınma hafıza kaybı, olayın önemli bir kısmını hatırlayamam fazlaca genelleştirilmiş inanışlar (“kimseye güvenilmez) korku, dehşet, öfke, suçluluk gibi duyguların sürekli yaşanmasıdir. Etkinliklere karşı duyulan ilginin azalması sonucu izolasyon Mutluluk, sevgi gibi olumlu duyguları yaşayamam Öfke patlamaları Kendine zarar verme tetikte olma irkilme Odaklanamama. Travma sonrası Stres bozukluğu Tedavisi konuşma terapisi:. Örneğin kişinin, oluşturduğu kalıpları ve travmasının tekrar etmesi gibi olumsuz düşüncelerini tanımasını sağlamaktır Coğunlukla maruz kalma terapisi de uygulanır. Maruz kalma terapisi, kişinin travmasına sebep olan şey ile güvenli bir ortamda tamamen güvenli koşullarda yüzleştirilmesi ile gerçekleştirilir. Travmasını oluşturan olayı sürekli olarak yaşayan ve kabuslara karşı daha hassas olan kişiler için maruz kalma terapisi çoğunlukla daha yararlıdır. Unutmamak gerekir ki travma sonrası destek çok önemlidir.
Yaz-Kayıp
Yas, sevilen bir yakının ölümü ile ortaya çıkan duygusal, bilişsel, davranışsal, bedensel ve sosyal alanlarda değişimlerle belirlenen karmaşık bir yaşantı. Insan için kaçınılmaz ve evrensel bir deneyimdir. Bir yanıyla adaptif ve iyileşmeye hizmet eden diğer yanıyla çeşitli olumsuz gelişmeleri içinde barındıran bir süreçtir. Yas bedensel ve ruhsal pek çok belirti ile seyredebilir, bir krizle ortaya çıkabilir, gecikebilir, abartılabilir, çarpıtılabilir veya hiç ortaya çıkmayabilir. Böyle normal dışı seyir gösteren tablolar müdahaleyi gerektirir.
Çoğu insanın bir kayıp karşısında verdiği tepkiler:
- Duygusal: Şok, öfke, üzüntü, suçlama, suçluluk, korku, kaygı, yalnızlık, çaresizlik, umutsuzluk, yorgunluk, uyuşma, isteksizlik, özgür hissetme
- Fiziksel: Kalpte ve boğazda sıkışma, nefeste darlık, hissizlik, midede boşluk duygusu, gürültüye karşı duyarlılık, güçsüzlük
- Düşünsel: İnanamama, çarpık/hatalı düşünceler, unutkanlık, düşüncede dağınıklık/karışıklık, dikkat dağınıklığı, rahatsız edici düşünce veya rüyalar
- Davranışsal: Alkol ya da başka bir madde kullanma, uyku ve yeme bozuklukları, dikkatsiz veya takıntılı davranma, sosyal çevreden ve kaybedileni hatırlatan uyaranlardan kaçma ve/veya bu uyaranlardan ayrılamama şeklindedir.
Danışmanlık sürecinde tüm bu problem alanlarına odaklanılarak bireylerin sorunu tanımlayabilmesi, kabullenmesi ve yeniden yaşama adapte olması sağlanmaktadır. Bu amaçla kaybın, yasın, uyumun ve komplikasyonların tartışılması, kendini gözlemleme ve denetleme, başkalarıyla bağ kurma, istekli hedefler belirleme, kaçınılan durumlarla karşılaşma, ölümü kabullenebilmeyi ve acıyla yüzleşmeyi sağlayabilmek için ölümün hikâyesini anlatma, ölenle ilgili olumlu ve olumsuz anıları gözden geçirme ve ölenle hayali bir konuşmayı içeren bir yardım süreci takip edilmektedir